Bu yazıda; kozmetik amaçlı yüzeysel nevüs eksizyonundan sonra gözlediğimiz in-situ melanomu taklit eden psödomelanom olgusunun dermatolojik ve patolojik bulgularını kaynak verileri eşliğinde tartışmayı amaçladık. Günümüzde çok nadir izlenen psödomelanomun dermatolog ve patologlarca bilinmesi yanlış tanı ve gereksiz tedavileri önleyici olacaktır.
Histopatolojik incelemede; epidermis bazal tabakasında asimetrik ve farklı boyutlarda, bir kısmı tozsu pigment içeren melanosit yuvaları dikkati çekti (Resim 2a). Bu melanosit yuvalarının azında melanositlerde hafif-orta derecede hücresel atipi görüldü, mitotik etkinlik saptanmadı. Transepidermal pigment eliminasyonu olmakla birlikte yapılan çok sayıda kesitte tek hücreler veya ikili-üçlü gruplar halinde epidermis invazyonu görülmedi (Resim 2b). Retiküler dermiste skar ile uyumlu fibröz doku artışı görüldü, üst dermisteki melanosit yuvalarında matürasyon belirgin değildi (Resim 2c). Skar alanının derininde bir ekrin ter bezi çevresinde matür melanosit yuvaları izlendi (Resim 2d). Ekrin ter bezi ile skar arasında yabancı cisim dev hücreleri vardı. Skar dokusunun içinde nevüs hücresi izlenmedi. Skar üzerindeki papiller dermiste bir kısmı hücresel atipili farklı boyutlarda melanosit yuvaları, melanofajlar ve perivasküler alanlarda yoğunlaşan lenfositik infiltrasyon görüldü. Hastanın öyküsü, önceki nevüsünden arta kalan matür melanositlerin deri ekleri çevresinde izlenmesi, dermiste skar varlığı, epidermiste tam kat atipik melanosit infiltrasyonunun olmaması gibi bulgular birlikte değerlendirilerek psödomelanom tanısı konuldu.
Dermatologlar, cerrahlar; benign nevüs tanısından emin oldukları lezyonlarda cerrahi eksizyon, “shave” biyopsi, elektrokoter veya dermabrazyon gibi işlemler yapmaktadırlar. İşlem sonunda elde edilen dokunun histopatolojik incelemesi bazen yapılmamakta veya yapılması mümkün olmamaktadır.
Lazer tedavisinden sonra dokuda lezyonun işlemden önceki durumunun histopatolojik olarak belirlenebilmesi olanaklı değildir. Pigmente lezyonların lazer tedavisinden sonra girişim alanı nda psödomelanom gelişimi bildirilmiştir[2,3,4]. Pigmente lezyonların Solcoderm gibi asit solüsyonları ile kimyasal tedavisi sonrasında da psödomelanom gelişimi bildirilmektedir[5,6]. Bu nedenle Solcoderm tedavisi yerine cerrahi eksizyon önerilmektedir. Radyoterapiye ikincil olarak da önceden var olan pigmente deri lezyonunda malign melanom benzeri histopatolojik bulgular tanımlanmıştır[7].
Malign melanomun tanısında, klinik ve dermatoskopik veriler ile çok sayıda histopatolojik bulgu göz önünde bulundurulmaktadır. İntraepidermal melanositlerin lezyonun periferine doğru düzensiz yayılımının olması, artmış sayıda melanosit/yuvalarının epidermis bazal tabakasında veya bazal tabakanın üzerinde bulunması, bu yuvaların epidermis üst tabakalarına ulaşması (epidermal invazyon), melanosit yuvalarının büyüklük ve şekil farklılığı göstermesi, yuvaların ayrık değil bitişik olması ve melanositlerde derinlere doğru matürasyonun olmaması, malign melanom tanısını destekleyen bulgulardır.
Kronberg ve Ackerman, psödomelanomun malign melanomdan ayrımında kullanılan kriterleri; atipik melanositlerin yalnızca epidermiste sınırlı olması, mitoz varsa bile nadir olması, lezyondaki melanosit proliferasyonunun lezyonun başlangıçtaki alanının dışına çok yayılım göstermemesi, papiller veya retiküler dermiste genellikle fibrozisin olması olarak belirtmektedirler[1].
Cook, skar altında dermal nevüsten arta kalan hücrelerin olmaması durumunda şu bulguları psödomelanom lehine değerlendirmektedir: yineleyen lezyondaki, intraepidermal nevüs hücrelerinin dermal skar sınırı dışına uzanımının olmaması, melanositlerde ciddi atipi görülmemesi, epidermiste kalınlaşma ve hipergranüloz[8].
İmmünhistokimyasal bulguların psödomelanom- melanom ayrımında yararı olabileceğini gösteren bir çalışma yoktur. Beş psödomelanom olgusunu içeren bir çalışmada HMB45 antikoru ile yapılan immünohistokimyasal incelemenin; bu lezyonun melanomdan ayrımında katkısının olmadığı, hatta karışıklığı daha da arttırdığı bildirilmiştir[9].
Psödomelanom; gereksiz cerrahi ve yardımcı diğer tedavilerden kaçınmak için hem klinisyen hem de patolog tarafından tanınması gereken bir melanositik lezyondur. Öyküde yetersiz nevüs eksizyonu işleminin olması, bu olasılığın akla gelmesini kolaylaştırmalıdır.
1) Kornberg R, Ackerman AB. Pseudomelanoma. Recurrent melanocytic nevus following partial surgical removal. Arch Dermatol 1975;111:1588-1590.
2) Dummer R, Kemf W, Burg G. Pseudo-melanoma after laser therapy. J Dermatol 1998;197:71-73.
3) Hwang K, Lee WJ, Lee S Pseudomelanoma after laser therapy. Ann Plast Surg 2002;48:562-564.
4) Trau H, Orenstein A, Schewach-Miller M, Tsur H. Pseudomelanoma following laser therapy for congenital nevus. J Dermatol Surg Oncol 1986;12:984-986.
5) Brenner S, Wolf R. Risk of melanoma after treatment of pigmented lesions with Solcoderm. Dermatology 1993;187:164-165.
6) Grunwald MH, Gat A, Amichai B. Pseudomelanoma after Solcoderm treatment. Melanoma Res 2006; 16:459-460.
7) Arpaia N, Cassano N, Vena GA. Melanocytic nevus with atypical dermoscopic features at the site of radiodermatitis. Dermatol Surg 2006;32:100-102.
8) Cook MG. Benign melanocytic lesions mimicking melanomas. Pathology 2004;36:414-418.