|
2009, Volume 25, Number 1, Page(s) 019-028
|
|
DOI: 10.5146/tjpath.2009.00957 |
A survey on the overall characteristics of pathology laboratories in Turkey |
Kutsal YÖRÜKOĞLU1, Alp USUBÜTÜN2, Öner DOĞAN3, Binnur ÖNAL4, Özlem AYDIN5 |
1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, İZMİR, TÜRKİYE 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, ANKARA, TÜRKİYE 3İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, İSTANBUL, TÜRKİYE 4Ankara Dışkapı YB Eğitim-Araştırma Hastanesi 1. Patoloji Kliniği, ANKARA, TÜRKİYE 5Acıbadem Hastaneleri Merkez Patoloji Laboratuvarı, İSTANBUL, TÜRKİYE |
Keywords: Pathology, laboratory, property |
|
Aim: This reports presents the results of a recent survey
on the condition of pathology laboratories in
Turkey based on a written questionnaire.
Materials and Methods: We have submitted a survey
that consisted of 68 questions to 250 various pathology
laboratories throughout Turkey. We received 84 responses
that were reviewed and analyzed.
Results: We have determined the total number of pathologists,
pathology technicians, and administrative
support for each category of laboratories, and the overall
numbers were found to be lower than universally
recommended. We have identified significant challenges
in the number and the distribution of the pathology
material reviewed and processed by residents. The time
of retention and archival of pathology material were
done in various forms, but there were no adopted limit
standards. The available space in most laboratories
were insufficient and fell below the accepted international
norms. The number and the type of equipments,
and conventional histochemical techniques positively
correlated with the total number of surgical specimens.
Conclusion: Our findings underline serious and significant
issues concerning pathology laboratory work area,
equipment, and staffing. These deficiencies point to the
need for standard national guidelines for each type of
laboratory, and the results of our survey can aid in the
preparation of such guidelines. These guidelines will be
instrumental in establishing a national quality assurance
program that can address the needs unique to our
country. Such an effort should be the mission of the
Federation of Turkish Pathology Societies, and all
Turkish Pathology Societies. |
|
|
Tüm iş kollarında verilen hizmetin kalitesini
arttırmak için yapılan çalışmaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Sağlık alanında da
hizmet kalitesini arttırmak daha doğru bir söyleyişle,
doğru, güvenilir ve hata oranları azalmış
bir hizmet sunmanın önemi giderek daha çok
anlaşılmaktadır 1. Aynı şekilde patoloji laboratuvarları
da bu süreçten etkilenmektedir. Bir
patoloji laboratuvarının ürünü, bilindiği gibi
“patoloji raporu”dur. Bugün patoloji laboratuvarları
için ana hedef, eksiksiz, doğru ve zamanında
patoloji raporu verebilmektir. Bu hedefe
ulaşabilmek için biyopsi örneğinin alınmasından
klinisyen hekime raporun ulaşmasına kadar
geçen tüm basamakların standart koşullarda
olması gereklidir. Ayrıca bu standardın korunması
için, koşullar sürekli olarak yeniden değerlendirilerek
gerekli değişiklikler yapılmalıdır 1. Ülkemizde bu konuda kurumsal düzeyde
yapılan çalışmalar bildirilmişse de, standartların
yaygınlığı ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için,
tüm patoloji laboratuvarlarını göz önüne alan
ulusal düzenlemenin yapılması gereklidir 2.
Bu çalışmada, Türkiye'de patoloji laboratuvarlarındaki
durumun bir anket aracılığıyla saptanması
hedeflenmiştir. Anket çalışmasının sonuçları
iki ayrı yazıda tartışılacaktır. Bu birinci
bölümde; Türkiye'deki patoloji laboratuvarlarında
çalışan personel sayıları, materyal sayıları
ve saklama koşulları, patoloji laboratuvarında
kullanılan cihazların ve mekanların durumu,
kullanılan yöntemlerin verileri hakkında bir
durum saptaması yapılmaktadır. İkinci makalede
ise, patoloji laboratuvarlarının kalite kontrolü
ve kalite güvencesi konuları açısından durumları
tartışılmaktadır 3. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
Conclusion
References
|
|
Türkiye'deki patoloji laboratuvarlarında
çalışan personel ve materyal sayıları, materyalleri
saklama koşulları, kullanılan cihazların ve
mekanların durumu, kullanılan tanısal yöntemlerin
verileri ve konsültasyon süreçleri hakkında
bilgi edinmek amacıyla Patoloji Dernekleri
Federasyonu Standardizasyon Komisyonu tarafından
bir anket düzenlenmiştir. Anket 68 sorudan oluşmakta olup, bazı sorular hem genel
profil, hem de kalite kontrolü ve güvencesi ile
ilgili veriler sağlamaktadır. Anketin tümüne,
Patoloji Dernekleri Federasyonu bilgisunar sayfasından
(http://www.turkpath.org.tr/, Dökümanlar
» Laboratuar Standardizasyonu » Laboratuar
Standardizasyonu anketi») ulaşılabilir. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
Conclusion
References
|
|
Anket, toplam 250 birime gönderilmiş,
84 (%33,6) birimden geri dönüş olmuştur. Bu 84
birimden 33'ü (%39,2) Üniversite Hastanesi
(ÜH), 10'u (%11,9) Sağlık Bakanlığı Eğitim
Hastanesi (EH), 24'ü (%28,5) Sağlık Bakanlığı
Hizmet Hastanesi (HH), 6'sı (%7,1) Özel
Hastane (ÖH), 11'i (%13,0) Özel Laboratuvar
(ÖL) patoloji birimlerindendir. Ankete yanıt
verme oranları ÜH için %72 (33/46), EH için
%56 (10/18), HH için %23 (24/104), ÖH için
%46 (6/13), ÖL için %15 (11/75) dir.
Anketteki soruların hepsinin tüm birimlerce
yanıtlanmadığı dikkat çekmektedir.
Özellikle, kurum kuruluş tarihi, hastane yatak
kapasitesi gibi sorulara yanıt oranlarının düşük
olduğu gözlenmektedir.
Personel ve materyal sayıları:
Patoloji laboratuvarlarının kuruluş tarihleri,
kurum yatak, personel ve materyal sayıları
Tablo 1'de verilmiştir. Makroskopik değerlendirme
ve örneklemede teknisyenin görev aldığı
kurum sayısının sadece 2 olduğu gözlenmektedir.
 Click Here to Zoom |
Tablo 1: Patoloji birimlerinin kuruluş tarihleri, kurum yatak, personel ve materyal sayıları. |
Bir patoloji uzmanına ve araştırma
görevlisine düşen yatak, asistan, yıllık biyopsi,
jinekolojik sitoloji, non-jinekolojik sitoloji ve
frozen sayısı Tablo 2'de verilmiştir.
 Click Here to Zoom |
Tablo 2: Patoloji uzmanı, araştırma görevlisi, teknisyen, sekreter başına düşen yatak ve olgu sayısının kurumlara göre dağılımı [median
(min-maks)]. |
Teknisyen başına düşen yıllık olgu sayısı
ÜH'de 1987.8, EH'de 3047.7, HH'de 2014.9,
ÖH'de 2702.8, ÖL'da 2892.4 dür. Sekreter başına
düşen yıllık olgu sayısı ÜH'de 4445.3, EH'de
10426.5, HH'de 2276.8, ÖH'de 4158.1, ÖL'da
7632.7 dir (Tablo 2).
Arşiv materyallerinin saklanma süreleri:
Patoloji raporlarını ÜH'den 31'i süresiz,
2'si 30 yıl; EH'den 7'si, HH'den 20'si,
ÖH'den 4'ü ve ÖL'dan 7'si süresiz sakladıklarını
belirtmişlerdir. Diğer kurumların saklama
süreleri 1-20 yıl arasında değişmektedir. Parafin
blokları ÜH'den 28'i süresiz, EH'den 2'si,
HH'den 16'sı, ÖH'den 3'ü ve ÖL'dan 3'ü süresiz;
lamları ÜH'den 28'i, EH'den 4'ü, HH'den
17'si, ÖH'den 3'ü ve ÖL'dan 3'ü süresiz sakladıklarını
belirtmişlerdir. Süreli saklayan kurumların
saklama süreleri 1-20 yıl arasında değişmekte,
çoğu kurum 10 yıl saklamayı tercih
etmektedir. Bu sürenin ÖL'da daha kısa olduğu
ve nedeninin ise yer darlığı olduğu görülmektedir.
Tüm meslektaşlarımızın bu konuda hassasiyet
gösterdiği ve aslında arşiv materyallerini sürekli saklamak istedikleri anlaşılmaktadır.
Örnekleme yapılan dokuların saklanma süreleri
ise 7 gün ile 1 yıl arasında değişmekte olup, bu
süre ÜH için 7-365 gün (65,47±69,44), EH için
13-360 gün (37,50±74,00), HH için 7-180 gün
(52,73±47,20), ÖH için 15-180 gün (50,00±64,11),
ve ÖL için 7-180 gün (52,91±58,72) dür. Tüm
kurumlara ait veriler değerlendirildiğinde,
örneklenen dokuların saklama süresinin ortalama
30 gün olduğu görülmektedir.
Cihazlar ve mekanlar:
Otomatik boyama, kapama ve blok
dökme cihazı kullanan birimlerin dağılımı Şekil
1'de verilmiştir. Tüm kurumlar bir arada değerlendirildiğinde,
bu cihazların materyal sayısı
fazla olan birimlerde daha fazla tercih edildiği dikkati çekmektedir (Otomatik boyama cihazı
p<0.001, r=-0.451, otomatik kapama cihazı
p<0.001, r=-0.433, blok dökme cihazı p=0.017,
r=-0.264). Blok dökme cihazının kullanım oranının
nispeten daha fazla olduğu görülmektedir.
 Click Here to Zoom |
Şekil 1: A) Otomatik boyama, B) Otomatik kapama, C) Blok dökme cihazı kullanan birimlerin kurumlara göre sayısal dağılımı (1:
Üniversite Hastanesi, 2: Sağlık Bakanlığı Eğitim Hastanesi, 3: Sağlık Bakanlığı Hizmet Hastanesi, 4: Özel Hastane, 5: Özel
Laboratuar). |
Ankete yanıt veren ÜH'den 32'sinde
(%97), EH'den 9'unda (%90), HH'den 21'inde
(%88), ÖH'den 4'ünde (%67), ÖL'ın hepsinde (%100) mikroskopi için ayrı bir mekan bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bir ÜH'de (%3), 2 HH'de
(%8), 1 ÖH'de (%17) makroskopi, mikroskopi,
rutin laboratuvar ve sekreterya dahil her şeyin
tek mekanda olduğu belirtilmektedir.
ÜH'den 30'unda (%91), EH'den 6'sında
(%60), HH'den 13'ünde (%54), ÖH'den 2'sinde
(%33), ÖL'ın hepsinde (%100) makroskopik fotoğraf çekme olanağının bulunduğu görülmektedir.
Mikroskopik fotoğraf çekme olanağının
ise, ÜH ve EH'lerin hepsinde (%100),
HH'den 9'unda (%38), ÖH'den 3'ünde (%50),
ÖL'ın 7'sinde (%64) bulunduğu belirtilmektedir.
“Gerektiği zaman arşivdeki blok ve preparatlara
ulaşabiliyor musunuz?” sorusuna sadece
1 ÖL hayır yanıtı vermiştir. “Malzeme depo
düzeni krokilendirilmiş ve bu düzene uygun
olarak düzenlenmiş midir?” sorusuna ise ÜH'den
11'i (%33), EH'den 5'i (%50), HH'den 7'si
(%30), ÖH'den 3'ü (%50), ÖL'dan 5'i (%50)
evet yanıtı vermiştir.
Konvansiyonel tekniklerin kullanımı:
Histokimyasal yöntemleri hemen tüm
birimlerin kullandığı izlenmektedir. Sadece
HH'nin 3'ü, ÖH'den 2'si ve ÖL'dan 1'i histokimya
uygulamadığını belirtmiştir.
ÜH ve EH'nin hepsinde immünhistokimyasal
boyama uygulanmaktadır. HH'de bu
yöntemi uygulayan birim sayısı 5 (%22), ÖH'de
3 (%50) ve ÖL'da 4 (%36) dür. Histokimyasal
ve immünhistokimyasal boyamalarda kontrol
kullanan birimlerin oranı %48 ile 90 arasında
değişmekte, kontrol lamlarını saklayan birimlerin
oranı ise genelde %40'lar civarında kalmaktadır.
ÜH, EH, HH, ÖH, ÖL'lar için negatif ve/
veya pozitif kontrol kullanma oranları sırasıyla
%85, 90, 48, 60, 63 olup, kontrol kesitlerini
saklama oranları sırasıyla %45, 40, 47, 67, 43
şeklindedir. On beş (%45) ÜH'de, 1 (%10) EH'de, 1 (%17) HH'de ve 2 (%33) ÖL'da otomatik
immün boyama cihazı bulunmaktadır. Bu
birimlerden 8 (%24) ÜH ve 1 (%10) EH, hem
otomatik immün boyama cihazını kullanmakta,
hem de manuel boyama yapmaktadır. İmmünhistokimyasal
boyama uygulayan merkezlerden 2
(%6) ÜH, 1 (%10) EH sonuçlarından memnun
değil iken, 8 (%24) ÜH, 4 (%40) EH, 2 (%50)
HH sonuçlarının geliştirilebilir olduğunu belirtmiştir.
İmmünflöresan boyama yönteminin
daha düşük oranda kullanıldığı görülmekte olup,
oranlar ÜH'de %91 (30/33), EH'de %50 (5/5),
HH'de %4 (1/23), ÖH'de %17 (1/6), ÖL'da
%18 (2/11) dir.
Ankete yanıt veren ÜH'den neredeyse
dörtte birinde (%24, 8/33) elektron mikroskopi
yönteminin kullanıldığı ve bu birimlerden 5'inde
elektron mikroskopi cihazının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Diğer merkezlerden elektron mikroskopi
yöntemini kullandığını bildiren birim
olmamıştır.
Moleküler patolojik tekniklerin kullanımı
değerlendirildiğinde ÜH'den 1/3'ünde bu
yöntemlerin kullanıldığı, diğer merkezlerden
sadece 1 HH'de PCR, 1 ÖL'da ise FISH ve
CISH kullanıldığı bildirilmiştir. On bir ÜH'den
5'i FISH, 2'si PCR, 2'si FISH ve CISH, 1'i
FISH ve PCR, 1'i FISH, CISH ve PCR kullandıklarını
bildirmişlerdir.
Sitolojide direkt yayma, santrifuj, sitosantrifuj,
hücre bloğu, sıvı bazlı ve diğer yöntemlerden
hangi(ler)inin kullanıldığı sorulduğunda, genellikle birden fazla yöntemin bir
arada kullanıldığı belirtilmektedir. Bu yöntemlerden
direkt yayma ve sitosantrifuj yöntemleri
en yaygın kullanılanlardır. Çoğu birim, 3 veya 4
tekniği birden uyguladıklarını bildirmektedirler
(Şekil 2). Yine sitolojide kullanılan boyama
yöntemi (PAP, HE, MGG, diğer) sorulduğunda,
birimlerin büyük çoğunluğunun birden fazla
boyama yöntemi kullandığı anlaşılmaktadır (13
birim 1 yöntem [%16], 40 birim 2 yöntem
[%48], 30 birim 3 yöntem [%36]) (Şekil 3).
ÜH'den 7'si (%22), EH'den 1'i (%10), HH'den
1'i (%4), ÖL'dan 4'ü (%36) laboratuvarlarında
sitoteknisyen çalıştığını belirtmişlerdir. Yine bu
kurumlarda ÜH'den 10'unda (%34), EH'den
3'ünde (%33), HH'den 4'ünde (%20), ÖL'dan
5'inde (%50) patologlar bizzat ince iğne aspirasyonu
uygulamaktadırlar. Jinekolojik materyallerin
hazırlanmasında kullanılan yöntemlerin
dağılımı Tablo 3'de verilmiştir. Sıvı bazlı sitoloji
uygulayan 22 birimden 9'u (%41) ThinPrep,
5'i (%23) Liquiprep, 2'şer kurum ise Surepath
(%9), sitosantrifuj (%9), sitosantrifujun PAPspin ataşmanı (%9) kullandıklarını, 2 kurum ise (%9)
hem ThinPrep, hem de Liquiprep kullandığını
belirtmişlerdir. Jinekolojik olguların değerlendirilmesinde
1'er (n=79) EH, HH, ÖH, ÖL kurumu
CIN terminolojisini, 31 ÜH (%97), 8 EH
(%89), 20 HH (%95), 5 ÖH (%83), 11 ÖL
(%100) Bethesda sistemini kullanmaktadır.
 Click Here to Zoom |
Şekil 2: Sitolojide kullanılan hazırlama yöntemleri ve kurumlara göre dağılımı (A) ile bunlardan kullanılan yöntem sayısının dağılımı (B). |
 Click Here to Zoom |
Şekil 3: Sitolojide kullanılan boyama yöntemlerinin kurumlara
göre dağılımı. |
Yatak sayısı ile konvansiyonel yöntemlerin
uygulanıp uygulanmaması ilişkisi histokimya
(p=0.01), immünhistokimya (p=0.003),
immünflöresan (p<0.0001) için anlamlı, elektron
mikroskopi ve moleküler yöntemler için
anlamsızdır (p=0.277 ve p=0.215). Yıllık olgu
sayısı ile konvansiyonel yöntemlerin uygulanıp
uygulanmaması ilişkisi değerlendirildiğinde de
aynı şekilde histokimya (p=0.032), immünhistokimya
(p<0.0001), immünflöresan (p<0.0001)
ile ilişkili, elektron mikroskopi (p=0.052) ve
moleküler teknikler (p=0.065) ile ilişkisiz bulunmuştur. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
Conclusion
References
|
|
Sağlık sektörü de artık endüstrinin bir
parçasıdır ve bu sektörde de tüm işlerin kurallara
uygun olarak düzenlenmiş olması gerekir. Bu
gerekleri yerine getirmek için de patolojiye
özgü kalite kontrolü ve kalite güvencesi programları
geliştirilmiştir. Söz konusu programları
uygulayabilmek için öncelikle patoloji çalışanlarının
güvenliğinin sağlanması ve çalışma
koşullarının kalite kontrol programlarının koşullarına
uygun hale getirilmesi gerekir. Ancak,
ülkemizin koşulları göz önünde bulundurulduğunda,
ABD'de ve Avrupa'da özellikle
İngiltere'de tanımlanmış olan bu koşulların bize uygun hale getirilmesinin gerekliliği açıktır.
Patoloji birimlerinin özelliklerini belirleyebilmek
için hazırlanan anket değişik koşullarda
çalışan sağlık kurumlarına gönderilmiş,
bunların üçte birinden yanıt alınabilmiştir. Buna
benzer bir ankete yanıt verme oranının
İngiltere'de %20 civarında olduğu4 düşünülürse,
bu rakamın oldukça iyi olduğu söylenebilir.
Ancak bazı kurumlarca anketteki soruların
tümü yanıtlanmamıştır.
Bazı ÜH, HH ve ÖH'de hiç sekreter
olmadığı göze çarpmaktadır. ÜH ve HH'nin
yeni kurulan birimler olması bu eksikliği açıklayabilir,
ama ÖH'de sekreter olmaması dikkat
çekicidir. Sekreterlerin sorumlu olduğu rapor
sayısına bakıldığında ise EH'de ciddi bir yük
olduğu görülmektedir. Hatta 10.000 rapor, yılda
ortalama 250 iş günü olduğu kabul edilirse,
günde 40 raporun teslimi, yazılması anlamına
gelir ki bunun, bir sekreterin baş edebileceği bir
rakam olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Bazı
kurumlarda bu sayının sekreter başına düşen
rapor sayısının 35.000'e kadar çıktığı görülmektedir
ki sayıyal yetersizlik çok çarpıcıdır.
Teknisyenlerin iş yükü için yıllık cerrahi materyal
sayısı 2000 olarak verilmekte, otopsi, çalışma
kesiti gibi ek işlerde bu rakamın ayarlanması
gerektiği belirtilmektedir1. Anket sonuçlarına
baktığımızda tüm kurumlarda bu sayının
çok aşıldığı dikkati çekmektedir. EH ve ÖL'da
bu sayı daha da yüksektir. Yine bazı EH ve
HH'lerinde teknisyen başına düşen biyopsi sayısı
4.500-5.500'e kadar çıkmaktadır. ÖL'da ek iş
olmaması nedeniyle teknisyen başına 3000 cerrahi
materyal sayısı belki kabul edilebilir, ancak
EH için bu sayı kesit kalitesinden ödün vermek
anlamına geleceği için kabul edilemez.
2008 yılı Patoloji Dernekleri Federasyonu
Eğitim Komisyonu Patoloji Uzmanlık
Eğitimi Programı'nda, araştırma görevlilerinin
bakması gereken materyal sayıları belirlenirken
Avrupa Tıp Uzmanları Hekimler Birliği (UEMS)
Patoloji Yeterlilik Kurulunun belirlediği asgari
standartlar referans almıştır. Buna göre eğitim
süresi boyunca bir uzmanlık öğrencisi en az 8000 patoloji materyali incelemelidir. Bunun
optimum dağılımı 5000 biyopsi (tüm organ sistemlerine
ait medikal ve cerrahi materyalleri
içermelidir), 3000 sitolojik inceleme şeklinde
olmalıdır. Sitolojik materyallerin dağılımının ise
en az 1500 jinekolojik, 500 de non-jinekoloji
materyal şeklinde olması önerilmektedir5.
Hem ÜH, hem de EH'de bu asgari sayıların
ortalama olarak aşıldığı gözlenmektedir. Ancak,
bu sayılardaki konulara göre dağılım sorgulanmamıştır.
Ayrıca bu sayılar kurumlar arasında
belirgin değişkenlik göstermektedir. Uzmanlık
eğitimi sırasında kurumunda hiç sitolojik materyal
görmeyenler olduğu gibi, bazı kurumlarda
da asistan başına yılda düşen sitolojik materyal
sayısı 9.000'e kadar ulaşabilmektedir. Bu konunun
başka bir anket ile değerlendirilerek, ülkemiz
koşullarına uygun bir program dahilinde ve
uzmanlık öğrencisi başına düşen olgu sayılarının
ve konu dağılımlarının kurumlar arası rotasyon
ile dengelenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Uzman patologların sorumlu oldukları
materyal sayıları için sınır değerleri, eğitim
verilmeyen kurumlarda 4000 cerrahi materyal
veya 6000 sitoloji veya 600 otopsi şeklinde önerilmektedir6-8. Eğitim hastanelerinde, branşlaşma
olan birimlerde bu sayıların yarıya indirilmesi
gerekmektedir1. Bu kriterlere göre anket
sonuçları ortanca değerler göz önüne alınarak
değerlendirildiğinde HH'nde sorun olmadığı
gözlenmektedir (2384.1 cerrahi materyal, 938.4
jinekolojik sitoloji, 311.1 nonjinekolojik sitoloji).
ÖH'de bu rakamlar üst sınırda iken, ÖL'da
ise sınırın aşıldığı dikkati çekmektedir (ÖH:
2913.2 cerrahi materyal, 1760 sitoloji; ÖL:
2897.5 cerrahi materyal, 2990 sitoloji). Eğitim
kurumlarından ÜH'de rakamların sınırda olduğu
izlenmekle birlikte (2166.6 cerrahi materyal,
965 sitoloji), bu kurumlarda hem eğitim verildiği,
hem de branşlaşma olduğu dikkate alınmalıdır.
Dolayısıyla, bu sayıların biraz daha düşük
olması gerektiği düşünülebilir. EH'de ise durum
endişe verici boyutlardadır (3415.6 cerrahi
materyal, 2000 sitoloji). Ortalama değerler belli
bir standardın olduğunu göstermekle beraber kurumsal farklılıklar çok çarpıcıdır. Örneğin
patolog başına düşen yıllık olgu sayısı 785 ile
20.000 arasında değişmektedir. Bu koşullar,
hem kaliteli sonuç vermek, hem eğitimdeki
sorumlulukları hakkıyla yerine getirebilmek,
hem araştırma yapmak, hem de kendini geliştirebilmek
için kişinin sınırlarını zorlaması gerektiren
boyutlardadır ve kabul edilemez. Buna
karşılık anket sonuçlarında maksimum değerlere
bakıldığında bazı birimlerde sorumlu olduğu
materyal sayısı çok fazla olan meslektaşlarımızın
bulunduğu dikkati çekmektedir. Bu nedenle
de materyal sayısına göre, College of American
Pathologists'in (CAP) önerdiği patolog ve teknisyen
sayılarının ülkemiz koşullarında sağlanmasının
zor olduğu, bu sayıların kendi koşullarımıza
uyarlanması gerektiği açıktır.
Arşiv materyallerinin saklanması konusunda
patolojiye yönelik bir mevzuat bulunmamaktadır.
Bu konuda, genel arşiv kurallarını
uygulamak gerekmektedir. Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü'nün 2005 yılında Tıp Fakülteleri
için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ile
birlikte yürüttükleri Arşiv Malzemesi Tesbit
Çalışması neticesi hazırlanan formun 60, 61
62'inci maddelerinde, parafin bloklar ve lamların
süresiz, patoloji raporlarının ise 50 yıl süreyle
kurumda saklanacağı kriteri bulunmaktadır.
3473 sayılı muhafazasına lüzum kalmayan evrak
ve malzemenin yok edilmesi hakkında kanun
hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü
hakkında kanun'da da bu formun kabul edildiği
belirtilmektedir. Süresiz saklamak için ciddi
depo sorunu olabileceğinden CAP'in preparat
ve blokların en az 10 yıl saklanmasını önerisinin
ülkemiz koşullarını göz önüne alarak yasal
koşulların oluşturulması açısından tartışmaya
açılması uygun olur. İncelemeden artan dokular
için kurumların Ayıklama-İmha Komisyonu'nun
karar verebileceği belirtilmektedir. Anket sonuçlarına
göre rapor, lam ve blokların genelde ve
yeterli alan olduğu takdirde süresiz saklandığı
belirtilmektedir. Yer darlığı söz konusu olduğunda
ise süreli saklandığı görülmektedir.
Özellikle ÖL'dan bazılarında saklama konusunda yeterince hassas davranılmadığı anlaşılmaktadır.
Örnekleme yapılan dokuların saklanması
konusunda ise ne ülkemizde, ne de yabancı
ülkelerde herhangi bir yasal süre belirlenmemiştir9. Kalite kontrolü ile ilgili kaynaklarda,
örneklenen dokuların patoloji raporu çıktıktan
sonra 2 hafta süreyle saklanması önerilmektedir6-8. İngiltere'de ise, incelemelerden kalan taze
dokuların 4 hafta saklanması önerilmektedir10. Hastadan alınan doku ve bu dokudan
hazırlanan parafin blok, lam gibi materyallerin
kime ait olduğu tartışma konusudur. Ancak,
çoğu kişinin kanaati, materyallerin hastaya ait
olduğu ve hastanın bunlara istediğinde ulaşabilme
hakkı olduğudur11. Tüm bu kanunyönetmeliklere
karşılık, tek bir süre verilemeyeceği
vurgulanmaktadır. Üniversitelerin, Sağlık
Bakanlığı Hastanelerinin, Özel Hastanelerin ve
Özel Laboratuvarların ayrı ayrı kanunyönetmeliklere
bağlı bulunduğu; evrakların ayrı,
biyolojik örneklerin ayrı değerlendirilmesi
gerektiği; rutin tanı arşivi, bilimsel çalışma arşivi
ve adli belge arşivinin farklı olduğu belirtilmekte;
örnekleme yapılan dokuların rapor çıktıktan
sonra 6 ay saklanması önerilmektedir (*).
(*: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ekin Aktaş ile
yapılan kişisel görüşme. Dr. Ekin Aktaş, bu
konuda bir makale hazırladığını, konuyla ilgili
uyulması gereken süreleri, ilgili kanunyönetmelikleri
de içerecek şekilde yazdığını,
kısa süre içerisinde makalenin yayınlanabileceğini
belirtmiştir.)
Birimlerde kullanılan cihazlar, kurumların
materyal sayısı ve kurulma tarihi ile uyumlu
görünmektedir. Materyal sayılarına göre otomatik
kapama, boyama ve blok dökme cihazı
kullanımı için eşik belirlenebilir, ancak bu cihazların
da kapasiteleri markaya göre değişmektedir.
Teknisyen başına düşen materyal sayısının
belirlenen eşik değerden daha fazla olduğu
birimlerde, bu açığın otomatik cihaz kullanımı
ile telafi edilmesi daha doğru bir yaklaşım olabilir.
Ülkemizde hastane işletmelerinin sorumluluğu doktorlarda olmasına rağmen,
patoloji laboratuvarlarının ve patoloğun çalışma
koşulları ne yazık ki yönetici doktorlarca da
bilinmemektedir. Bunun somut kanıtı 1 ÜH, 2
HH ve 1 ÖH'de makroskopi odası, laboratuvar
ve mikroskopi odasının tek alanda toplanmış
olmasıdır. Patoloğun özlük hakları ve çalışma
koşullarının iyileştirilmesi için, Patoloji
Dernekleri Federasyonu önderliğinde tüm tıp
fakültesi öğretim üyelerine, uzman ve uzmanlık
öğrencisi patologlara, önemli noktalar aktarılmalıdır.
Aynı zamanda klinisyen ve cerrahlarla
rutin iletişim sırasında koşullarımızı tanıtmada
tüm patologlara önemli görevler düşmektedir
Konvansiyel yöntemlerin kullanımında
immünohistokimyanın oldukça yaygınlaştığı,
oransal olarak düşük gözükse de, ÖL'ların
önemli bir bölümünde immünhistokimyanın
kullanılması dikkat çekicidir. HH'de ise oran
düşük gibi görünse de, aslında HH'lerinde
immünhistokimyanın ne oranda ve nasıl kullanılacağı
ayrı bir tartışma konusudur. Ankete yanıt
verenlerin önemli bir kısmı immünhistokimya
yöntemlerinden memnun olmadıklarını ya da
geliştirilebilir bulduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca
yöntemi uygularken kontrol kullanmadıklarını
bildirenler de bulunmaktadır. İmmünhistokimyanın
uygulanmasında kalite kontrolünün sağlanmasındaki
zorluklar göz önünde bulundurulduğunda12, bu konuda ciddi sorunlar yaşanabileceği
akla gelmektedir. Patoloji Dernekleri
Federasyonu'nun 2008 yılında gerçekleştirdiği
uygulamalı immünhistokimya kursunu her yıl
yinelenmesinin önem kazandığı açıktır. Anket
sonuçlarına göre ülkemizde 5 birimde elektron
mikroskopu bulunmakta, 11 merkezde ise moleküler
patoloji teknikleri uygulanabilmektedir.
Bunların gereksinim duyan tüm meslektaşlarımızın
kullanımına açılabilmesi için girişimde
bulunulmasının, ülkemiz patolojisine önemli
katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Ancak immünhistokimyada
yaşanan teknik sorunların moleküler
tekniklerin uygulanmasında yaşanmaması
için bugünden standartların saptanması uygun
olacaktır. Konvansiyonel yöntemlerden histokimya, immünhistokimya ve immünflöresanın
yatak ve yıllık olgu sayısı ile koşutluk göstermesi
memnuniyet vericidir. Sitolojide konvansiyonel
yöntemlerin kullanımı değerlendirildiğinde,
ülkemizde sitolojiye gerekli önemin verildiği
rahatlıkla söylenebilir. Ancak, direkt yaymaya
ek olarak diğer yöntemlerin kullanımının artırılması
gerektiği de açıktır. Bu konuda da sitolojik
materyal sayısı ile orantılı olarak uygulanması
gereken yöntemler konusunda bir standart oluşturulması
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu
arada az sayıda da olsa bazı merkezlerde hala
CIN terminolojisinin kullanılması, üzerinde
durulması gereken çok önemli bir konudur. Bu
konuda hem patologların, hem de jinekologların
bilgilerini güncellemesi sağlanmalıdır. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Discussion
Conclusion
References
|
|
Ülkemizde patoloji laboratuvarlarının
hem mekan, hem donanım, hem de personel
konusunda ciddi sorunları olduğu zaten bilinen
bir gerçektir. Ancak bu konuda destek alınabilecek
bir ölçüt olmaması, bireysel başvuruları
sonuçsuz bırakabilmektedir. Bu anket ve sonuçları
ile hazırlanacak bir standartlar yönergesi
önemli bir başlangıç sağlayacaktır. Bu standartlar
ile ülkemize özgü bir kalite kontrolü ve kalite
güvencesi programının oluşturulması ve programa
TSEK tarafından yetkilendirme onayı alınması,
ardından da Sağlık Bakanlığı nezdinde
girişimlerde bulunulması hedeflenmelidir. Bu
konuda başta Patoloji Dernekleri Federasyonu
olmak üzere tüm patoloji derneklerinin aktif rol
oynaması gerekmektedir. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Discussion
Conclusion
References
|
|
1) Yorukoglu K. Quality assurance in pathology laboratories.
Aegean Pathology Journal 2005;2:86-97.
2) Usubütün A, Gököz Ö, Fırat P, Sungur A. Patolojide bir
kalite geliştirme programı deneyimi. Türk Patoloji Dergisi
2007;23:87-92.
3) Yörükoğlu K, Usubütün A, Doğan Ö, Önal B, Aydın Ö.
Türkiye'de patoloji laboratuvarlarında kalite kontrol. Türk
Patoloji Dergisi 2009;25:29-37.
4) Furness PN, Lauder I. A questionnaire-based survey of
errors in diagnostic histopathology throughout the United Kingdom. J Clin Pathol 1997;50:457-460.
5) Patoloji Dernekleri Federasyonu Eğitim Komisyonu
Patoloji Uzmanlık Eğitimi Programı 2008: "http://www.
turkpath.org.tr/files/Patoloji_Uzmanlik_Egitimi_
Programi_03_08.pdf"
6) Zarbo RJ, Rickert RR. Quality control, assurance, and
improvement in anatomic pathology. In: Silverberg SG
(Ed) Principles and Practice of Surgical Pathology and
Cytopathology. Churchill Livingstone, New York, 3rd ed.,
1997, pp. 11-24.
7) Rosai J (ed). Appendix B. Quality control and quality
assurance in surgical pathology. Rosai and Ackerman's
Surgical Pathology. Mosby, Edinburgh, 9th ed., 2004, pp.
2793-2800.
8) Simpson R, Marichal M, Uccini S. European Society of
Pathology statement on minimal requirements for a pathology
laboratory. Virchows Arch 2000;436:509-526.
9) College of American Pathologists policy on uses of
human tissue in research, education, and quality control.
August 1996.
10) The retention and storage of pathological records and
archives (3rd edition, 2005). Guidance from The Royal
College of Pathologists and the Institute of Biomedical
Science. "http://www.rcpath.org" http://www.rcpath.org
11) Mohapatra S, Kalogjera L. Who own these slides?
Overview of legal issues facing pathologists and laboratories
when saving and sending out tissues, slides, and tissue
blocks. Pathology Case Rev 2003;8:90-97.
12) Rickert R, Maliniak RM. Intralaboratory quality assurance
of immunohistochemical procedures. Arch Pathol
Lab Med 1989;113:673-679. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Discussion
Conclusion
References
|
|
|
|